22 Ağustos 2014 Cuma

Eksen Kayması

Ortaçağdan kalma sokakların, kiremit rengi ve yeşil panjurlu taş evlerin arasında dolanmaktan yoruldum ve dinlenmek için bir gölgelik aradım. Bir cırcır böceğini takip edip şehrin ortak kullandığı bahçeye vardım. Alice gibi gizli bir geçitten geçtim. Daha serin daha yeşil ve daha sessiz bir yere ulaştım. Eski şehrin yamacında çok kimsenin bilmediği vaha gibi bir yerdeyim. 
Dikkatimi seslere veriyorum. Teker teker algılayabildiğim kadar çok  ve farklı sesi duymaya zorluyorum. İnsanın seçerek duyma ve görme becerisinin sinir sistemi için önemli olduğunu bilsem de bazen bunun üzerine gitmek eğlenceli olabiliyor. Bir yöne yönelip görebildiklerinin sayısını artırmaya çalışma oyunu yada duyabildiğin sesleri. İkisini aynı anda yapmak ise sanırım imkansız.
   
Gürültüyü ayrıştır: Uzaktan bando takiminin calisma sesleri geliyor. Hemen arkamdaki masada kalabalik arap kökenli bir aile gürültülü ve eglenceli birşekilde konuşuyor, genç kız poz veriyor akrabasına, en güzel haliyle çıkmaya alışıyor, nasıl çekmesi gerektiğini anlatıyor; yanimdaki bankta muhtemelen bu şehirde resim okuyan  bir kiz suluboyayla karsimizdaki 4-5 keci ve oglagin bir esegin oldugu kucuk bir ahilin resmini yapmaya calisiyor karakalemle ve aynı anda telefonundan müzik dinliyor. Güzel bir şarkı listesi var. Az sonra ziyaretine gelen arkadasina neyi cizmeye calistigini anlatiyor. Kilisenin çanı  8 kere caliyor. Yukarıdaki şehirden az da olsa araba sesi geliyor. Bu alana açılan kapıdan bir çift giriyor, aşık görünüyorlar ve kısık sesle konuşuyorlar. Aşıkların birbirleriyle kısık sesle yada sadece bakışarak anlaşmalarına şahit olmak mutlu edici gülümseten bir detay. Koluma arı konuyor onun sesini ve dokunusunu duyuyorum. Circir bocegi ise hiç susmadan fondaki yerinde. Aranızda Circir bocegi goren var mi?  Hic durmadan öten ayni seyi tekrarlayan bir deli gibi. Çayırın ortasında kalabalık bir tavuk grubu, bir kaç keçi ve bir eşek bulunan küçük bir ahıl var. Tam karşımda. Hayvanların birbirleriyle konuşmaları geliyor kulağıma. Onlar aynı dili mi konuşuyor? 

İnsanlar tarafından düzenlenmemiş yeşillik sanırım daha güzel .. Ben çayırları ve kaotik ormanları seviyorum.... Onları  şekillendirilmiş ağaçlar veya yürüyüş parkurları yapılmış alanlara tercih ederim. Doğanın mükemmeliği şekille kısıtlı değil sadece. O kadar çok boyutuyla mükemmel ki, şekil vermeye çalışmak çoğu zaman eğreti duruyor. 

Şuan nerede olduğumu unutsam yani evimden binlerce km uzakta oldugumu hatırlamasam ve tüm bu etrafimdakileri gorsem yine, uzak bir yerdeymis gibi hissetmem, farklı bir ülkede olduğumu idrak etmem sanırım. İdrak  Doğanin ortasinda.salinan yapraklar, kolumdan kovaladigim ari, uzerine oturdugum bankin tahtasi hep bildiim seyler. 

Iki hafta once "nefesimi tutsam ne kadar surede boğulurum acaba?" diye düşünürken, simdi gözlerimden mutluluk yaşlari dökülüyor, durup durup. Bu kadar çok ve uzun süren bir mutluluk yaşamamıştım. Vücudum bu duruma ağlayarak adapte oluyor. Mutluluğu sindirerek yaşamak ve o kadar mutlu olmak ki tek bir zerre endişe, korku, hissetmemek. Hissedememek.. Kendi kendimi kendime şaşırırken yakalıyorum. Beynimin içinde yaşayan karıncalar karınca ilacı gibi gelen bu hediyeyle bilmediğim yuvalarına dönüp sessizce ve birdenbire öldüler. Onlarla yani endişelerimle ve stres böceklerimle öyle sıkı fıkı öyle hasbıhal olmuşum ki bu kadar mutlu olunca napacağımı bilemedim. Bize sürekli stresle ve acıyla yaşamayı öğreten atalarımız ne yaptıklarının farkındalar mı acaba?

Ayni anda binlerce sey görüyor, duyuyorum; oysa iki hafta once hiçbirşey hissetmiyordum. Narkoz etkisinde gibiydim. Herşey bianda oldu. Boyut değiştirdim. Bilmediğim bir dilin ülkesine ve ortaçağa ışınlandım.  Ve birden o dili konuşmaya başladım. Aşık gibi sırıtarak, saatlerce yürüyorum sokaklarında, ayaklarım yere basmıyor gibiler. Hoşgeldim.

Duvarlarının serinliğinde dinleniyorum. 
Bedenim yavaştı zaten ama beynim çok hızlıydı... Oysa şimdi, şuanda ve burada o da yavaşladı. Paslarından arındı. Yağlanmış kapı gibi daha sessiz çalışıyor artık. 

Cırcır böceğini takip et... Bir çayıra çıkacak yolun. Sesleri duy, gürültüyü değil.