10 Aralık 2012 Pazartesi

Hangisi Daha Yorucu?

İnsan konuşmaya başlayınca bir süre sonra gerçek olmayan şeyler de söylemeye başlayabiliyor. Gerçeğe tutunup sadece doğru kelimelerden oluşan cümlelerle sürdüremiyor sözlerini. Bunun nedeni belki bir süre sonra dillendirmek istemediğimiz, çekindiğimiz gerçeklere değinmek zorunda kalıvermemiz. Bastırıp yoksaydığımız ya da olmasını varsaymak istediğimiz şeylerden bahseden içimizdeki "ilkel ben"imizin ortaya çıkıverdiği anlar; istesek de kurtulamadığımız...

Potlar, patavatsızlıklar, boş bulunmalar, istenmeden ağızdan çıkıveren kelimeler... Hepsi bizi bize götürmek isteyen ipucu, küçük ekmek kırıntıları..

bir rüya görmüştüm birkaç yıl önce. O dönem çok istediğim birşeyin gerçekleştiğini görüyordum düşümde... Rüyamda bile yok olmayan mantığım bu bir rüya diyordu, düş_vurgunu diğer yanım "iyice hissedersen hafızana kazırsan bu anı; olaylar gerçekmiş gibi kazınır hafızana" diyordu. Rüyamı ellerimle, beynimle hissetmeye çalışıyordum, büyük bir umutla. Rüyamın kokusunu, ısısını ve renklerini hissetmeye çalışıyordum rüyamda varolmaya çabalıyordum.

Rüyadaki gibi gerçekle_düşün birbirine değdiği ve bazen birbirine karıştığı anlar var.. Bir çırpıda saçmalık diyip geçebileceğimiz ya da üzerinde takılıp kalabileceğimiz. Gerçek, sözlükte yalan olmayan diye açıklanırken; ben bu anların gerçek olmadığını düşünemiyorum... Benim gerçeğim, yalan değil.

sürekli kontrol altına alamaya çalıştığımız içsel kölemiz uzun uzun kurulan cümlelerde birden beliriveriyor ve kafamızdaki "idea"lar söze giriyor. Hem kendimizle hem de insanlarla ilgili bilinen gerçeğe biraz uzak tanımlamalarımız başlıyor. İnsan konuşurken beyninde bir yerde cılız küçük harflerle "bu söylediklerin doğru değil ki?" diyen sağlıklı çalışan bir yerler var. Ama o cılızlık duymamıza engel oluyor.

sürekli içini kontrol etmek ve dışardan nasıl görünüyorumu düşünmek mi yoksa olduğun halle barışmak mı daha kolay. İkinci seçenek kolay olmasa da daha kısa sürede tamamlanabilen ve toplamda daha az yorucu birşey. Bir başkası gibi davranmak ama o bir başkası olmamak vücutta sürekli bir gerilime, elektriğe neden oluyor çünkü. İçindeki söylemler ağzından çıkanlardan farklı oldukça potlar kırıyorsun, kötü rüyalar görüyorsun, ruhun hastalanıyor, bahar yorgunluğundaki gibi uykun geiyor durup durup.. Sen bunları görmezden geliyorsun... Ta ki bir gün görmek zorunda kalana kadar...

Aynanın iki tarafından da kendine bakmak, gözlerini etrafını görmek kadar içini görmek içinde kullanmaya başlamak daha az yorucu.

Rüyalarım ve sözlerimi serbest bırakıyorum... Onları azad ediyorum.

1 yorum:

  1. tam umudumu kesmişken, yazdıgınızı gördüğüme çok sevindim..:)

    YanıtlaSil